1. OLAĞAN GENEL KURUL FAALİYET RAPORU

POSTA, TELEFON VE TELEKOMÜNİKASYON İŞÇİLERİ SENDİKASI

1. OLAĞAN GENEL KURUL FAALİYET RAPORU

Kuruluşumuzdan bu yana geçen kısıtlı sürede gerçekleştirmeye çalıştığımız hedeflerimizi aktarmadan önce, PTT taşeron işçileri olarak bizi sendikalaşmaya götüren süreçten bahsetmekte yarar var. Küresel kapitalizmin içine girdiği bunalım döneminden çıkış reçetesi olarak neoliberal politikaların uygulanmaya başlamasının ardından tüm dünyada yaygınlaşan özelleştirmelerin ülkemizde de çok yıkıcı etkileri oldu elbet. Kamu kurumlarını sermayedarların ellerine teslim eden bu uygulamalardan yıllardır hizmet verdiğimiz PTT de nasibini aldı ve bizi sendikalaşmaya götüren süreç böylece başlamış oldu.

NEOLİBERALİZMİN TÜRKİYE YOLCULUĞUNA KISA BİR BAKIŞ

Küresel kapitalizmin yeni bir döneme girdiği 1970’lerin ikinci yarısından bu yana uzanan neoliberal politikaların en önemli ayaklarından biri olan özelleştirmeler, sermayenin girmiş olduğu krizden çıkış arayışlarının başında gelmektedir. Bütün mal ve hizmet üretimlerinde piyasa koşullarının hakim kılınması ve buraların sermayenin kâr alanları haline gelmesi, kapitalist ekonominin son dönem stratejilerindendir.

Dünyadaki sanayileşme tecrübelerine baktığımızda; ABD, İngiltere, Almanya, Japonya dahil istisnasız tüm ülkelerin ekonomik gelişme politikalarının temelinde, Kamu İktisadi Kuruluşları yatmaktadır. Günümüzün liberal tezlerinin aksine tüm gelişmiş ülkeler; dönem dönem korumacılığa dayalı, devlet yatırımlarıyla dünya üretiminden önemli pay almışlardır. Ancak 1980’lerden itibaren ise geri bırakılmış ülkelere bunun tam tersini kabul ettirmeye çalışmaktadırlar.

12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından hızla işletilen 24 Ocak Kararları ile Türkiye’de özelleştirme süreci sistematik olarak başlamış ve neoliberal politikalara hız verilmiştir. Bu süreçte Türkiye’nin önemli kurumları işlevsizleştirilmiş, içleri boşaltılarak zarar eder hale getirilmiş ve böylece özelleştirilmelerinin yolu açılmıştır. Kamu eliyle sunulan eğitim ve sağlık gibi hizmetler paralı hale getirilmiş, yurttaşlık haklarını özel sermaye koşulları işgal etmiştir.

Türkiye’nin neoliberalizm ile ekonomi politikası anlamında ilk pratik karşılaşması için 1983 seçimlerinden öncesine rastlıyor demek mümkün. Turgut Özal’ın seçim vaatlerinden bir tanesi, Boğaziçi Köprüsü gelirlerinin satışıydı. Daha sonra bu vaat hükümet programında yer almadı fakat 1987 seçimlerinden sonra kurulan yeni Özal hükümetinin programında özelleştirmeye geniş yer verildi. Özal, Cumhurbaşkanı olana kadar neoliberalizmin bir yönetimi olarak özelleştirmeler hayatımıza girmiş olsa da henüz yaygınlaşmamıştı.

Özal döneminde gerçekleştirilen özelleştirmelerin önemi; kapsamı veya yaygınlığından çok, Türkiye’de ilk kez “devlet malının” satılıyor oluşuydu. Geriye dönüp baktığımız zaman Özal dönemi özelleştirmelerinin, aslında, planlı programlı bir özelleştirme politikasından çok, böyle bir yöntemle ilk kez karşılaşan kamuoyunun tepkisinin yatıştırılması ve kamuoyunun daha sonraki uygulamalara “alıştırılması” amacına yönelik olduğunu söylemek mümkün.

AKP hükümetinin 2002’de iktidara gelmesiyle birlikte neoliberal ekonomi politika uygulamaları daha da genişledi ve derinleşti. Özellikle özelleştirme konusunda AKP döneminde belirgin bir artış söz konusudur. Türkiye’de 2002’ye kadar gerçekleştirilen özelleştirme uygulamalarının toplam değeri 8 milyar dolarken, AKP iktidarında 38 milyar dolarlık özelleştirme işlemi yapılmıştır. Doğrudan yabancı sermaye girişleri de özellikle 2005’ten itibaren hızlanarak rekor kırdı. Sermaye girişlerinin tamamına yakını, yeni yatırım değil, özelleştirilen mevcut kamu kuruluşları ya da özel şirketlerin hisse devirleri kapsamında yaşandı. 2005’te TÜRK TELEKOM’un %55’i Arap sermayesi Ojer Telekom’a, TÜPRAŞ’ın %51’i 4.1 milyar dolara İngiliz Shell-Koç ortaklığına satıldı. 2006’da PETKİM’in %51’i 2 milyar dolara Azer Socar’a, TEKEL’in 6 adet sigara fabrikası 1,7 milyar dolara Hollanda merkezli British&American Tobacco’ya satıldı. Yani işçilere, emekçilere, halka ait birçok kurumun özelleştirilmesiyle toplumsal hayatın çözülmesi de hızlandırılmış oldu.

PTT’NİN ÖZELLEŞTİRİLMESİ, TAŞERON SİSTEMİ VE SENDİKALAŞMA SÜRECİMİZ

16 Mayıs 2009 tarihinde yayımlanan Resmî Gazete’de Posta Kanunu’nun 10. maddesinde değişiklik yapıldığı ilan edildi ve 10. maddeye “PTT İdaresi postaların ayrım ve dağıtım işlerini ihale yoluyla üçüncü şahıslara gördürebilir” fıkrası eklendi. Böylece PTT’nin Anonim Şirket haline getirilmesi sürecine girilmiş oldu. 9 Mayıs 2013’te Posta ve Telgraf Teşkilatı AŞ’nin kuruluşu, yapılanması ve faaliyet konularına ilişkin usul ve esasları düzenleyen Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı.

Tasarının ülke genelinde posta hizmetlerinin kaliteli, sürekli, tüm kullanıcılar için karşılanabilir bir ücretle, etkin, rekabete dayalı esaslar çerçevesinde sunulmasını sağlamak üzere posta sektörünün serbestleştirilerek mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir sektör oluşturulması, bu sektörde düzenleme ve denetimin gerçekleştirilmesini amaçladığı iddia ediliyordu. Fakat bu tasarının onaylanmasından bu yana geçen zamanda PTT’de yaşanan değişikliklere baktığımızda bu “sözde” amaçların hiçbirine ulaşılamadığı, aksine ülkemizin en ücra köşesine hizmet götüren, halkımızın itibarını ve güvenini kazanan PTT kurumunun “Kamu Hizmeti” anlayışına sona verildiği ve bu hizmetlerin piyasanın kâr hırsına yani sermayenin açgözlülüğüne terk edildiği ortaya çıkmıştır. Bu tasarı ile bir kamu kurumu olan PTT önce özerkleştirip daha sonra özelleştirerek temel bir kamusal hizmet olan PTT hizmetlerinin ticarileştirilmesinin ve pahalılaşmasının yolu açılmış, PTT işçilerine iş güvencesiz çalışma koşulları ve kazanılmış haklarından vazgeçilmesi dayatılmıştır. Bu değişiklik ile birlikte kamusal bir hizmetten yaralanmak isteyen halk “müşteri”, çalışanlar ise taşeron sistemle birlikte “köle” haline getirilmiştir.

PTT TAŞERON İŞÇİLERİ SENDİKALARINI KURUYOR

Ülke ve dünya ekonomisinde yaşanan gelişmeler sonucunda bize dayatılan taşeron sistemine karşı birlik olabilmek adına 3 Nisan 2019 tarihinde sendikamızın kuruluş dilekçesini Valiliğe vererek sendikamızın kuruluşunu gerçekleştirdik.

İlk olarak toplantımızda alınan kararlar doğrultusunda;

  • Sendikamızın kuruluş duyuru metni, afişi vs. hazırlanmıştır.  
  • Sendikamız adına resmî web sitesi, Instagram, Facebook ve Twitter hesapları açılarak faal hale getirilmiştir.
  • Sendikamızın tüzüğü yayımlanmış fakat e-devlet sistemine gerekli düzenleme Bakanlıkça yapıldıktan sonra 23 Mayıs 2019 tarihinde basın metnimiz yayımlanarak sendikamızın kuruluşu ilan edilmiş ve üyelik faaliyetlerine başlanabilmiştir.
  • Bu tarihten sonra özellikle sosyal medya üzerinden üyelik faaliyetlerine hız verilmiş, 21 Haziran 2019 tarihinde %1’lik işkolu barajı aşılmış ve 1000. üyeliğimiz alınmıştır.
  • Hali hazırda sendikada görev alan bütün arkadaşlarımızın çalışıyor olmasına rağmen İzmir, Manisa, Bursa illerinde işyeri ziyaretleri gerçekleştirilmiş gidilemeyen illerden arkadaşlarla da telefon ile iletişime geçilerek üyelik faaliyetleri buralara yayılmaya çalışılmış, her ilden en az bir temsilci olacak şekilde İl Temsilcilikleri oluşturulmaya çalışılmıştır.
  • Mümkün olan her kanaldan sesimizi yükseltebilmek, daha geniş kitlelere ulaşabilmek adına 7 Temmuz 2019 Pazar günü Ulusal Kanal’da emeğin sorunlarına dair programlar yapan gazeteci Mehmet Akkaya’ya röportaj verilmiştir. Sendikamızın kuruluş süreci, ilkeleri, hedefleri konusunda bilgilendirme yapılmıştır. Kendisi sendikamızı destekleyeceğini, tanıtımı için katkı sunacağı sözü vermiştir. 24 Temmuz 2019 tarihinde Karşı Radyo’da “Emeğin Gündemi” isimli radyo programına Örgütlenme Uzmanımız Ayşe Büşra Yılmaz canlı yayın konuğu olmuş, PTT’de yaşadığımız sorunlar dile getirilmiştir. 1+1 Forum adlı internet dergisinden Bekir Avcı ile yine örgütlenme uzmanımız Ayşe Büşra Yılmaz tarafından bir söyleşi gerçekleştirilmiştir. 6 Ağustos 2019 tarihinde Yönetim Kurulu’ndan arkadaşlarımız Halit Büyük ve Uğur Cengar arkadaşımızla gerçekleştirilen röportaj Umut-Sen sitesinde yayımlanmıştır.
  • Ağustos ayına girilmesiyle birlikte Genel Kurulumuz için mekân ayarlamak amacıyla Kadıköy Belediyesi’ne başvuruda bulunulmuş ve Kozyatağı Kültür Merkezi Toplantı Salonu sendikamıza tahsis edilmiştir. Delege seçimlerimiz tamamlanmış, kongre tarihimize dair duyuru sosyal medya hesaplarımızdan ve internet sitemizden paylaşılmıştır.
  • 17 Eylül 2019 tarihinde Berteks firması için yaptığımız yetki başvurusu Bakanlıkça onaylanmış ve yetki belgemiz elimize ulaşmıştır. Yetki alınması ile birlikte Toplu İş Sözleşmesi taslağı için üyelerimizle fikir alışverişi yapılarak bir taslak çıkarılmıştır.

SONUÇ YERİNE

Her ne kadar iyi niyetle, fedakarlıkla çabalamış, üyelikler ve işyeri temsilciliklerinin oluşturulması konusunda çok önemli mesafe kat etmiş olsak da koyduğumuz hedeflere tam anlamıyla ulaşabilmek adına önümüzde hala uzun bir yol var. PTT bünyesindeki bütün şirketlerde yetki elde edebilmek için tüm üyelerimizin bugüne kadar olduğu gibi canla başla sendikamız için çalışmaya devam etmesi gerekmektedir. Genel Kurulumuzdan güçlenerek çıkıp hedeflediklerimizin de ötesinde başarı gösterebilmek ve bize reva görülen bu taşeron düzenini yıkabilmek için tüm PTT işçilerini sendikalarını sahiplenmeye ve örgütlenmeye davet ediyoruz.